İhalenin Feshi Davaları: Hukuki Boşluktan Doğan Tehdit


Hukuk, karmaşık toplumsal ilişkilerde dengeyi ve adaleti tesis etmek, kişilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla koyulan normlar bütünüdür. Ancak bu bağlamda tanınmış olan bir takım hukuki imkanların, kötü niyetli kişiler tarafından tehdit ve şantaj aracı haline getirilmesi kabul edilemez. Bu duruma müsaade etmek, hukukun temel amacını zedelemektedir.
Son zamanlarda, on binlerce dosya üzerinden milyonlarca liralık vurgunlar yapan organize bir faaliyet dikkat çekmektedir. Bu çeteler, bir takım yasal boşluklardan faydalanarak, taraf olmadıkları ihalelere dahi “ihalenin feshi” davası açmakta, ardından feragat karşılığında para talep etmektedirler. Bu sistem, binlerce kişiyi mağdur ederken, adalete ve hukuki otoriteye olan saygınlığı ciddi şekilde zedelemektedir.
Ne var ki şikayet hakkının anayasal bir hak olması, bu tür davalar için asil taraf olma şartının aranmaması ve talep edilen bedelin bir uzlaşma gibi gösterilmesi, ilgili makamları zor bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Cebri İcra Kanun Taslağı ve diğer mevzuat reformlarının gündemde olduğu bu kritik dönemde, sahadan gelen bu tür çığlıklara kayıtsız kalınması, yaranın daha da derinleşmesine yol açacaktır.
Esasen bu durum yeni oluşan bir boşluktan kaynaklanmamaktadır. Bu boşluk yıllardır oradaydı. Ancak “cenaze çıkmadan kavşak yapmama” zihniyeti burada da galip gelmiş, önceki uyarılar göz ardı edilmiştir.
Bu noktada, mevcut durumu sadece tespit edip karamsarlık yaymak yerine, çözüme ilişkin somut önerilere odaklanmak elzemdir. Sizleri, babam Mustafa Bircan tarafından 12.03.2012 tarihinde kaleme alınmış raporun ilgili kısmı ile baş başa bırakıyorum:
B. İHALEYİ FESH DAVALARI
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesi, ihalenin neticesi ve feshi konusunu ele almaktadır. Ancak uygulamada, ihalenin feshine ilişkin açılan davalar, dava sonucu ne olursa olsun ihale katılımcılarını mağdur etmekte, katılımın azalmasına veya tekliflerin sınırlı kalmasına neden olmaktadır.
Kanunun bu maddesinde yer alan “Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder” hükmü, yalnızca reddedilen davalara yönelik bir ceza öngörmektedir. Davanın davacının aleyhine sonuçlanmasına karşılık özel bir ceza hükmü bulunmamaktadır. Bu durum, borçluların zaman kazanmak veya ihaleyi sabote etmek amacıyla kötü niyetli olarak dava açmalarına yol açmaktadır. Bu süreçte ihale alıcılarının yatırdıkları bedel, karar kesinleşene kadar bloke edildiği için, ticari sermayeleri etkisiz hale gelmektedir. Bu durum, ihale katılımcılarının riskli durumlarda yüksek kar oranı hedeflemelerine veya ihaleye katılmaktan çekilmelerine sebep olmaktadır.
DEĞERLENDİRME VE ÖNERİMİZ:
2004 sayılı Kanun’un 134. Maddesinde belirtilen ihalenin feshi davalarında, davanın reddi veya davacı aleyhine sonuçlanması durumunda hatırı sayılır bir oranda ceza ödenmesini ve bu tür bir dava açmak için aynı oranda teminat aranmasını öneriyoruz. Bu şekilde, kötü niyetli davaların önüne geçilerek mahkemelerin yükü azaltılacak, ihale alıcılarının riski düşürülerek katılımın artırılması sağlanacaktır.





Emeğinize sağlık
Teşekkürler .
Kıymetli yorumunuz için biz teşekkür ederiz